www.EhlibeytKutuphanesi.com
içindekiler 
                             

338 DOĞRULARLA BİRLİKTE


                                                                
KUR'AN'IN  TAHRİF  MESELESİ


        Kur'an'ın tahrif oluşu görüşü ister Şia ve ister Ehl-i Sünnet hiç bir müslümanın kabul edemeyeceği bir görüştür. Çünkü izzet ve azarnet sahibi olan Allah-u Team'nın kendisi Kur'an'ı koruduğunu belirtmiştir.

                                              
                                                                                                                           

       
"Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız."
                                                                                                                 
  el-Hicr / 9



       
O halde hiç kimsenin ondan bir harf eksiltip veya ona bir harf eklemesi mümkün değildir. Kur'an Hz. Resuluılah (s.a.a)'in ebedi olan mucizesidir. O Hakim ve Hamid olan Allah'tan inen Kitap'tır; ona ne önünden ve ne de arkasından batıl yaklaşamaz. Bundan başka, İslam tarihi ve müslümanların asırlar boyunca süregelen yaşayış tarzı da Kur'a'nın tahrif olduğunu reddeder. Zira ashabın bir çoğu Kur'an'ı hıfzederek korumakta ve kendi çocuklarına hıfzettirmekte adeta birbirleriyle yarışıyorlardL O halde hiç bir şahıs, grup ve devletin onu tahrif edip değiştirmesi mümkün değildir. Eğer doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün İslam ülkelerini gezersek yine bütün yeryüzünde Kur'an'ın aynı olduğunu ve hiç bir artırma veya eksiltmenin söz konusu olmadığını görürüz. Her ne kadar müslümanlar çeşitli grup ve mezheplere bölünmüşlerse de Kur'an-ı Kerim onların hepsini bir araya toplayan sağlam bir esasdır. Kur'an-ı Kerim hususunda İslam ümmeti arasında herhangi


EHL-İ SÜNNET'İN TENKİT ETTİĞİ. . . 339

bir ihtilaf yoktur; ihtilaflar ancak Kur'an'ın tefsiri ve manası üzerindedir.

        Şia'nın Kur'an'ın tahrif edildiğine inandığını söylemek asılsız bir suçlamadan ibarettir. Şia itikatları arasında böyle bir şey yoktur. Şia'nın Kur'an-ı Kerim'le ilgili inançlarını okuduğumuzda Kur'an-ı Kerim'in her türlü tahriften uzak olduğuna dair, Şia ulemasının takriben icma etmiş olduklarını görürüz. Akaid'ul İmamiyye kitabının yazarı şeyh Muzaffer, bu konuda şöyle diyor.

        "Biz Kur'an-ı Kerim'in Allah-u Teabrnın Hz. Resuluılah (s.a.a)'in diline indirdiği vahyi olduğuna, onda her şeyin açıklamasının bulunduğuna inanıyoruz. O belagat, fesahat ve içerdiği yüce marifet ve hakikatleriyle Resuluılah (s.a.a)'in bütün insanları aciz bırakan ebedi mucizesidir. Onda değiştirme ve tahrif sözkonusu edilemez. Bu gün elimizde bulunup tilavet ettiğimiz Kur'an Resuluılah (s.a.a)'e inen Kur'an'ın bizzat kendisidir.Bunun aksini iddia eden kimse aklını yitirmiştir veya hile ve oyun peşinde olan bir
.
kimsedir. Çünkü bu iddia, hakikat ve hidayetten uzaktır. Kur'an, ne önünden ve ne de arkasından batılın sızma imkanının olmadığı Allah'ın Kitab'ıdır."

        Ayrıca Şia'ların yaşadığı bütün bölgeler de herkesçe bilinrnekte ve fıkhi hükümleri de gözler önünde bulunmaktadır. Eğer onların bu elimizde olan Kur'an'dan gayri Kur'an'ları olsaydı, bundan halkın haberi olurdu. Hiç unutmam, ben ilk olarak Şia bölgelerini ziyaret ettiğimde bu gibi söylentilerin etkisinde kaldığımdan dolayı bu hayali



340 DOĞRULARLA BİRLİKTE

Kur'an'ı bulmak amacıyla nerede büyük bir cildi kitap görsem alıp bakıyordum.

        Fakat bu hayal çok geçmeden eriyip gitti ve bunun halkı Şia'dan nefret ettirmek için yapılan bir ~iftiradan başka bir şeyolmadığını anladım. Fakat yine de Şia'yı suçlama vesilesi olarak 1320 yılında vefat eden Muhammed Tak i Nuri'nin yazdığı, ve Kur'an'da tahrifin olduğunu iddia eden "Fasl'ul Hitab Fi İsbat-i Tahrif-i Kitab-i Rabb'iI Erbab" kitabı söz konusu ediliyor. Çünkü mezkur şahıs şii' dir. Bir takım insanlar ise bu kitabın sorumluluğunu Şia'nın boynuna yüklemek istiyorlar. Oysa bu insafa aykırıdır. Çünkü hak ve batıl, doğru ve ya!1lışın birlikte yer aldığı nice kitaplar yazılmıştır ki, sadece yazarının kendi şahsi görüşünü açıklamaktadır. Bu gibi kitaplar yalnızca Şia arasında değiı bütün İslami fırkaların arasında bulunmaktadır.' Acaba Mısır kültür bakanı ve Arap edebiyatı müdürü doktor Taha Hüseyin'in yazdığı" Kur'an ve cahiliyet şiiri" adlı kitabının sorumluluğunu Ehl-i Sünnet'in boynuna atabilir miyiz? Veya Ehl-i Sünnet'in nezdinde sahih. olan Sahih-i Buhari'nin veya Sahih-i Müslim ve diğerlerinin naklettikleri, Kur'an'da tahrifin olduğuna dair olan hadisJ~rin Ehl-i Sünnet'in inancı olduğunu söylemek mümkün müdür? (1)

        Fakat yine de biz kötülüğe iyilikle karşılık vererek bu gibi suçlamalardan es geçiyoruz. Gerçekten de bu konuda El

---------------

1 - Halbuki "Fasl'ul Hitab" kitabı şia'nuı nezdinde herhangi bir değer taşımıyor. Oysa Kur'an'ın eksiltilip arttırılması EhI-i Sünnet'in sahih kabul ettiği Sahih-i Buhari, Müslim ve Müsned-i Ahmet'de yeralmıştır.


EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ ........./ 341



Ezher Üniversitesinde İslami fıkıh bölümünün müdürü Üstad Muhammed el Medini ne de güzel konuşmuştuı:

"Şia'nın Kur'an'ın eksiltildiğine inandığı görüşüne gelince, başa böyle bir şey yoktur. Bu iddia bizim kitaplarda bir nakilolarak geçtiği gibi onların da kitaplarında nakledilmiştir. Her iki fırkanın da muhakkik alimleri bu rivayetleri zayıf bitip baul olduklarını açıklamıştırlar. Buna göre, ne Ehl-i Sünnet'in ve ne İmamiyye Şia'sının ve ne de Zeydiye'nin arasında Kur'an'ın tahrif olduğu inancı yoktur. Bizim nakletmesinden vazgeçtiğimiz bu hadislerden bazı örnekler görmek isteyen kimse Suyuti'nin yazdığı "EI İtkan Fi Ulum'il Kur'an" gibi kitapıara başvurması yeterlidir. Mısır'lı birisi 1498 miladi yılında bu gibi uydurma ve reddedilen yalan hadisleri Ehl-i Sünnet kaynaklarından toplayarak "EI Furkan" adlı bir kitap yazıp yayınlayınca El Ezher Üniversitesi onda olan fesat yönlerini ilmi delillerle açıklayarak devletten o kitabın toplaulmasını istedi. Devlet de bunu kabul ederek mezkur kitabı toplattL Kitabın yazarı meseleyi bazı makamlara şikayet etmesine rağmen bir netice alamadı. Acaba burada, filanın yazdığı bir kitap veya naklettiği bir hadisten dolayı Ehl-i Sünnet'in Kur'an'ın kutsallığını inkar ettiğini veya onun tahrif edildiğine inandıkları söylenebilir mi? Şia için de aynı şey sözkonusudur. Yani onlarda da bizde olduğu gibi Kur'an'ın tahrif edildiğine dair bazı rivayetler naklediimiştir. Bu konuda altıncı asırda yaşayan büyuk Şia alimlerinden birisi olan Aııame Ebulfazl ibn-i Hasan et Taberisi'nin yazdığı



 

342 i DOĞRULARLA BİRLİKTE

"Mecmau'l Beyan Fi, Olum'il Kur'an" adlı tefsirinde şöyle diyor.

        "Kur'an'da artırma iddiasına gelince, bunun batıl bir iddia olduğunda, İslam ümmeti icma etmiştir. EksiItme konusuna gelince, gerçi bunu bizim ashaptan bazısı ve Ehl-i Sünnet'ten de bilgisiz bir grup nakletmişlerse de, mezhebimizin doğru görüşü Kur'an'da eksiitmenin olmadığıdır. Bu görüşü Şia'mn 4. asır ulemasından olan Seyyit Murtaza'da (r.a) teyit edip "Tarablisiyyat Sorularının Cevabı" adlı kitabında bu konuda yeterince açıklamada bulunmuştur. Seyyit Murtaza (r.a) bir çok yerde Kur'an-ı Kerim'in sihhati hususundaki bilgimizin aynen şehirlere, tarihte vuku bulan büyük olaylara, ünlü kitap ve Arap şiirlerine olan bilgimiz gibi olduğunu söylemektedir. Yani doğruluğunda hiçbir şüphe sözkonusu değildir:' Özellikle de, Kur'an'ın muhafaza edilip okunması hususundaki ilgi ve teveccüh bu zikrettiğimiz şeylerin korunmasına olan ilgiyle kıyas edilmeyecek kadar fazladır. Çünkü Kur'an Peygamber'imizin mucizesi ve dini ilim ve hükümleri n kaynağını teşkil etmektedir. İslam bilginleri onun hıfz ve korunmasına son derece ehemmiyet göstermişlerdir. Hatta i'rab, kıra'at, harf ve ayetler hususundaki görüşlerin hepsini kaydetmişlerdir. Buna göre bütün bu gerçek ilgi neticesindeki korumadan sonra kim onda herhangi bir değiştirme veya eksiltilmenin olduğunu iddia edebilir." (1)

---------------------
ı - El-Ezher Üniversitesinin İslami fılah müdürü Üstad Muhammed el-Medini"nin "Risalet'ul İslam dergisinin 11. yılın 4. sayısının 382 ve 383. sayfasında yeralan makalesi.



EHL-İ SÜNNET'İN TENKİT EITİĞİ. . . i 343

        Aziz okuyucular için Kur'an'ın eksiltilip artırılmasına dair suçlamanın Şia'ya nisbetle Ehl-i Sünnet'e daha yakın olduğunu açıklığa kavuşması için bu konuda Ehl-i Sünnet kaynaklarında yeralan rivayetlerden bir kaçına işaret ediyorum: Zaten bu konu beni, bütün inançlarımı incelerneğe iten sebeplerden biri idi. Çünkü ben Şia'ya itiraz edip tenkit etmeğe çalıştığım bu gibi suçlamalarda onlar kendilerinin bundan beri olduğunu ve mezkur itiraz ve tenkitin benim hakkımda daha çok geçerli olduğunu söylüyorlardı.

        Ehl-i Sünnet ulemasından olan Taberani ve Beyhaki'nin tahriç ettikleri bir rivayette şöyle kaydedilmiştir. "Kur'an'ın iki suresi daha vardı ki Onlardan biri şöyle idi:

        "Bismillahirrahmanirrahim.
        Gerçekten biz senden yardım diliyoruz. Sana istiğfar ediyoruz. Bütün hayırlarda seni hamdediyoruz. Seni inkar etmiyoruz. Sana isyan eden kimseden kopup ayrılıyoruz."

        İkinci sure ise şöyledir. "Bismillahrrahmanirrahim.

        Ey Allahımız, yalmzca sana ibadet ediyoruz. Sana namaz kıllyoruz. Sana secde ediyoruz. Sana ulaşmak için çaba harcıyor, sana itaat ediyor, Senin rahmetine ümit ediyor, senin hakiki azabmdan korkuyoruz. Gerçekten de senin azabm kafirlere erişecektir."

        Bu iki sureyi Rağib "El Muhazarat" adlı kitabında "İki kunut suresi" adını vermiştir. Ömer ibn-i Hattab kunutta bu



344 / DOĞRULARLA BİRLİKTE

iki süreyi okurdu. Bu süreler Ibn-i Abbas ve Zeyd ibn-i Sabit'in mushaflarında mevcut idi."(1)

        Ahmed ibn-i Hanbel'in Übeyy ibn-i Ka'b'dan naklettiği bir hadis de şöyledir.

        "Übeyy ibn-i Ka'b, "Siz Ahzap süresini ne kadar okuyorsunuz?" diye sordu. (Sorulan kişi) yetmiş civarında "diye cevap verdi. Übeyy ibn-i Ka'b dedi ki: "Ben onu Resuluılah (s.a.a) ile birlikte Bakara süresi kadar veya daha fazla okurdum. Recm ayeti de onda var idi."(2)

        Görüldüğü gibi Suyuti'nin El İktan ve Durr'ul Mensur kitaplarında yeralıp Taberani ve Beyhaki'nin naklettiği kunut süreleri diye adlandırılan mezkur iki süre Kur'an-ı Kerim'de mevcut değildir. Bu ise şimdi elimizde bulunan Kur'an-ı Kerim'den İbn-i Abbas ile Zeyd ibn-i Sabit'in mushaflarında yer alan mezkur sürenin eksiltildiği anlamına geldiği gibi elimizdeki Mushaf'tan gayri mushafların olduğunu da gösteriyor. Mezkur iki süreyi sünniler bazı namazıarın kunutunda okuyoriar. Şahsen ben de bunları hıfzetmiştim bazı namazıarda kunutda okuyordum. Ama Ahmed'in naklettiği ikinci hadise gelince Ahzap süresinin dörtte üçünün eksiltildiğini söylemektedir. Çünkü Bakara süresi 286 ayettir, oysa Ahzap süresi 73 ayettir ve eğer Kur'an'ı hizibiere bölersek Bakara süresinin beşden fazla hizbe bölündüğünü görüyoruz, oysa Ahzap süresi sadece bir hizip sayılıyor. Öte taraftan da Übeyy ibn-i Ka'b'ın "Ahzap

------------------------

ı - Suyuti'nin yazdığı "El-İtkan" ve "Ed-Durr'ul Mensur,"
2 - Müsned-, Ahmed ibn-i Hanbel. c.5. s.132

.....

EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ. . . / 345

süresini Hz. Resulullah ile birlikte Bakara süresi kadar veya daha fazla okuyordum "dediğini görüyoruz. Onun ise Hz. Resulullah'ın (s.a.a) zamanında Kur'an'ı hifzeden hafızların en meşhurlarından birisi olduğu ve Ömer'in onu halka teravih namazını kıldırmak için seçtiğie 1) dikkate alınırsa, bu sözü şüphe ve hayret uyandırmaktadır.

        Yine Ahmed ibn-i Hanbel'in Müsnedi'nde Übeyy ibn-i Ka'b'dan(2) naklettiği ayrı bir rivayette de şöyle yeralmıştır.

        "Resuluılah (s.a.a) buyurdu ki: "Allah-u Teala senin için Kur'an okumamı emretmiştir." Daha sonrada şöyle okudu:

                                                
        (Ehl-i Kitap'tan kafir olanlar...) ve bu sürenin içerisinde şunları söyledi: "Eğer insanoğlu bir ova dolusu mal ister ve ona verilirse, ikincisini de ister ve eğer kendisine ikincisini de verilirse üçüncüsünü de ister. İnsan oğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Allah tövbe edip, dönenlerin tövbesini kabul eder. Allah'ın nezdinde sağlam ve doğru din hanif (İslam) dinidir, müşriklik, Yahudilik ve Hristıyanlık değiL Her kim hayırlı bir amel yaparsa o mükafatsız bırakılınaz."

         Yine Hafız İbn-i Asakir Tarih'inde Übeyy ibn-i Ka'b ile ilgili bölümde şöyle yazıyor. "Ebu Derda, Şam halkından oluşan bir grupla birlikte

---------------------------------------

ı - Sahih-i Buhari. c.2, s252,
2 - Musned-i Ahmed. c.5, s.131



346 / DOĞRULARLA BİRLİKTE

Medine'ye giderek Ömer'in huzurunda şu ayeti okudular: "Kafirler kalplerinden cahiliyyet taassubunu yerleştirdiklerinde, siz de eğer onlar gibi taassuba kapılsanız Mescid'ul Haram fesada düçar olur" O zaman Ömer "Size bu ayeti kim böyle okudu?" dedi. Onlar "Übeyy ibn-i Ka'b" diye cevap verdiler. Ömer onu çağırttı ve onlara "O ayet i okuyunuz" dedi. Onlar da yine "Eğer siz de onlar gibi taassuba kapılsanız Mescid'ul Haram fesada düçar olur" şeklinde okudular. O zaman Übeyy ibn-i Ka'b Ömer'e "Evet ben onlara böyle okumuşum" dedi. Bunun üzerine Ömer Zeyd ibn-i Sâbit'e "sen oku" dedi. Zeyd aynen halkın okuduğu gibi okudu. (yani onların okuduğunun Kur'an'da olmadığını açıkladı.) O zaman Ömer "Allah'ım, ben bu kıraattan (zeyd'in kıraatından) gayrisini tanımıyorum" dedi. Übeyy ibn-i Ka'b ise şöyle cevap verdi: "Andolsun Allah'a ki ey Ömer, sen biliyorsun ki, ben Resulullah'ın huzurunda bulunuyordum, fakat onlar bulunmazlardı. Ben Resulullah'ı görürken onlar görmezlerdi. Andolsun Allah'a, eğer sen istersen ben kendi evime saklanırım ve ölünceye kadar bunu kimseye söylemez ve kimseye de böyle okutmam." O zaman Ömer "Allah'ım, bizi affet. Bildiğin gibi Allah sana ilim vermiştir. O halde bildiğini halka da öğret" dedi."

        Yine şöyle "Bir gün Ömer, bir gencin "Peygamber mu'minlere, onların kendi nefislerinden daha evladır. Hanımları ise onların anneleridir. O da onların babasıdır" şeklinde okuduğunu görünce ona itiraz etti. Mezkur genç "Übeyy ibn-i Ka'b'ın Mushafında böyle yazılmıştır" dedi.
 


EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ. . . / 347


Ömer gidip Ubeyy ibn-i Ka'b'dan konuyu sordu. Übeyy ibn-i Ka'b ona "Ben Kur'anla meşgul olurken sen çarşılarda alış-verişle meşgul oluyordun." cevabını verdi" (1) Bunun benzerini İbn-i Esir "Camiu'l Usul" adlı kitabında, Ebu Davud Sünen'inde ve Hakim Müstedrek'in de nakletmiştir.

        Aziz okuyucu, görüldüğü üzere bu gibi rivayetler Ehl-i Sünnet'in kitaplarını doldurduğu halde ondan gaflet edip, Şia'ya itirazda bulunuyorlar. Oysa Şia kitaplanndaki benzeri rivayetler bu rivayetlerin onda biri kadar bile değildir. Bazı inatçı kimseler bu rivayetleri reddederken onların senetlerinin zayıf olduğunu ileri surerek Ahmed ibn-i Hanbel'e bu gibi hurafi ve zayıf hadisleri tahriç ettiğinden dolayı itirazda bulunup, Ahmed'in Müsned'i ile Ebu Davud'un Sünen'inin Ehl-i Sünnet'in nezdinde Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim gibi değer taşımadığını söyleyebilir. Fakat bu gibi rivayetler Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de de mevcuttur. Buhari Sahih'inde(2) Ammar(r.) ve Hüzeyfe'nin (r.) menakıbi bölümünde naklettiği bir hadiste Alkame şöyle diyor.

        "Şam şehrine gelmiştim. İki rek'at namaz kıldıktan sonra "Allah'ım, benim için salih bir arkadaş karar kı!." diye dua ettim. Daha sonra toplu halde bulunan bir grubun nezdine gelip oturdum. Bu arada ihtiyar bir adam gelip benim yanımda oturdu. "Bu şahıs kimdir?" diye sorduğumda, Ebu Derdâ! olduğunu söylediler. Ben ona "Allah'tan bana salih bir

-----------------------------

1 - İbn-i Asâkir'in yazdığı Tarih-i Dimeşk. c2, s228.
2 - Sahih-i Buhari, c.4, s.215.



348 / DOĞRULARLA BİRLİKTE

arkadaş göndermesini istemiştim, Allah seni gönderdi" dedim. O benim nereden olduğumu sordu, ben Kufe halkından olduğumu söyledim. O, "Resulullah'ın ibrik, yastık ve nalinlerinin sahibi olan aranızda değil midir? Allah'ın Peygamberinin diliyle şeytandan koruduğu kimse aranızda değil midir? Peygamberin hiç kimsenin bilmediği sırlarının arkadaşı aranızda değil midir? dedi. Daha sonra

                                                                      

süresini Abdullah nasıl okuyor'!' dedi. Ben

                                                      

diye okudum. O "Andolsun Allah'a ki, Hz. Resuluılah da kendi ağzıyla bana böylece okumuştur" dedi.
Ayrı bir rivayette de daha sonra şunun nakledildiğini yazıyor: "Bunlar durmadan bana israr ediyorlardı. Hatta nerdeyse beni Hz. Resulullah'ın kendisinden duyduğum şeyden ahkoyacaklardı."(1)
Ayrı bir rivayette de şöyle yazıyor.

                                                         

Resuluılah bunu kendisi bana böyle okudu; fakat bunlar durmadan bana israr ediyorlardı. Hatta nerdeyse beni geri

-------------------------------
ı - Sahih-i Buhari, c4, s216.



EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ. . . / 349

çevireceklerdi."(1)

        Bu rivayetler, bu gün elimizde bulunan Kur'an'daki ayetinden önce kelimelerinin artırılmış olduğunu ifade etmektedirler.

        Yine Buhari Sahih'inde kendi senediyle İbn-i Abbas'tan naklettiği bir rivayette şöyle yer almıştır. Ömer ibn-i Hattab şöyle diyordu:

       "Allah hakk olarak Muhammed'i (s.a.a) Peygamber olarak göndermiş ve O'na kitap indirmiştir. İndirdiği ayetler arasında recm ayeti de vardı. Biz onu okuduk anlayıp hıfzettik ve bu ayete dayanarak Resuluılah da recmi uyguladı. Biz de ondan sonra recmettik. Fakat ben uzun bir zaman geçtikten sonra halkın "Biz recm ayetini Allah'ın Kitab'ında görmüyoruz" diyerek, Allah'ın indirdiği bir farizeyi terkedip dalalete düşmesinden korkuyoruz. Oysa recm, Allah'ın Kitab'ında beyyine veya itiraf ile zina ettiği sabit olan evli kadın veya erkek için farz kıldığı bir hükümdür. Bir de biz Allah'ın kitabında şu ayet i de okuyorduk: "Babalarınızı bırakmayın (başka bir baba edinmeyin), zira babanızdan dönmeniz sizin için küfür
sayllmaktadır."(2)

        Yine Müslim Sahih'inde "İnsan oğlunun eğer iki ovası bile olsa üçüncü bir ovayı ister" bölümünde naklettiği bir rivayette şöyle yer almıştır.

-----------------------
ı - Sahih-i Buhari, c.4, s218, "Menakib-u Abdullah ibn-i Mes'ud'.
2 - Sahih-i Buhari, c.8, s.26, "Evli kadının zina yaptığı takdirde recmedilnıesi gerektiği" bölüm



350 / DOĞRULARLA BİRLİKTE


        "Ebu Musa Es'ari Basra Karilerini davet etti. Onun yanında üç yüz Kur'an karisi toplandı. Ebu Musa onlara hitab ederek şunları dedi:

        "Siz Basra halkının önde gelenleri ve karilerisiniz. Kur'an'ı tilavet edin, fakat dünya hayatı size çok gelmesin ki sizden öncekilerin kalbi katılaştığı gibi sizin de kalbiniz katılaşır. Biz önceleri uzunluk ve şiddet bakımından Beraet süresini, benzettiğimiz bir süreye okuyorduk, fakat ben ondan bir miktarını hatırlıyorum ki, şöyledir. "Eğer insan oğlunun iki ova dolusu malı olsa bile üçüncü bir ovayı da ister, İnsan oğlunun karnını tapraktan başka birşey doyurmaz" Ve yine Müsebbihat süre elimizdeki benzettiğimiz bir süreyi de okuyorduk ki şu anda unutmuş durumdayım. Ama ondan şunu hatırlıyorum: "Ey iman edenler, neden yapmadığınız şeyleri söylüyorsun uz ki aleyhinize şehadet edilir ve kıyamet günü ondan dolayı sorguya çekilirsiniz"(1)

        Ebu Musa Eş'ari'nin biri 129 ayet olan Beraet süresine, diğerini ise yaklaşık 20 ayetten oluşan Müsebbihat surelerine benzettiği bu iki sure elimizdeki Kur'an-ı Kerim'de mevcut değildir. Evet bunları şaşkınlıkla okumaktan başka insanın elinden ne gelir sizce?

        Ehl-i Sunnet'in kitap, Müsned ve Sihah'ları Kur'an-ı Kerim'in azaltılıp çoğaltıldığını gösteren bu gibi rivayetlerle dolu olduğuna göre bu iddianın batıl olduğu hususunda icma

--------------------------

1 - Sahih-i M üslim, c.3, s.1O0. .. insanın iki kova dolusu malı olsa üçüncüsünü ister' bölümü.


EHL-İ SÜNNET'İN TENKIT ETTİĞİ ....... / 351

eden Şia'ya neden bu kadar suçlama ve saldırıda bulunmaktadırlar? Şia içerisinde Kur'an'ın tahrif oluşunu iddia eden "Fasl'ul Hitab fi Isbat-I Tarif-i Kitab-i Rabb'il Erbab" kitabının yazarı 1320 hicri yılında vefat etmiştir ve O bu kitabı takriben bundan yüz yıl önce yazmıştır. Oysa El Ezher Üniversitesi'nde İslami fıkıh müdürü olan Şeyh Muhammed el Medini'nin söylediği gibi Ehl-i Sünnet'ten olan "EI Furkan" kitabının yazarı ondan dört yüz yıla yakın bir sure önce bu iddiayı öne sürmüştür.(l) Muhim olan şudur ki, hem Ehl-i Sünnet'in ve hem de Şia'nın muhakkik ve araştırmacı alimleri bu gibi rivayetlerin batıl ve nadir olduğunu açıklayarak elimizde bulunan şu Kur'an'ın Hz. Muhammed'e (s.a.a) inen Kur'an'ın aynısı olduğunu ve onda hiç bir artırma, eksiitme ve tahrifin söz konusu olmadığını isbatlamışlardır. O halde Ehl-i Sünnet Şia'ya, Şia nezdinde itibarı olmayan bazı rivayetlerden dolayı nasıl itiraz edebilirler? Oysa kendi Sihah'lan bu gibi rivayetlerin zahiren sahih olduğunu bile isbatlıyor.

        Biz bu gibi hadislere büyük bir acı ve üzüntüyle işaret etmek zorunda kaldık. Eğer arkalarında bilinen komploların yeraldığı, özellikle de İran İslam İnkılabı'nın başarı ya ulaşmasından sonra yoğunlaşan Şia;ya karşı suçlama ve tekfir meselesi ortada olmasaydı ve bütün bunlar bazı Sünnet-i Nebeviye'ye uyduklarını iddia edenler vasıtasıyla gerçekleşmeseydi, biz bu gün Ehl-i Sünnet kaynaklarında mevcut olan bu gibi hadisleri bir kenara bırakıp, onları

--------------------

1
- Risalet'ul İslam Dergisi, 11. yıl, 4. sayı, s. 382 ve 383.



352 DOĞRULARLA BİRLİKTE

nakletmez ve görmezlikten gelirdik. Ben, hangi fırkadan olursa olsun bütün müslüman kardeşlerime hitabederek diyorum ki: Kardeşleriniz hususunda Allah'tan korkon. "Hep birlikte Allah'ın ipine sarılın, bölünmeyin. Hatırlayın Allah'ın size olan nimetini ki, birbirinize düşmandınız o sizin kalplerinizin arasını yaklaştırdı ve siz onun nimeti sayesinde birbirinizle kardeş oldunuz"